FİLİZ CİVANER

Ankara’daki Hacettepe Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra fizyoterapist olarak kamu ve özel sağlık kuruluşlarında çalıştı. Şiirleri çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Resimleri bazı ulusal ve ulus- lararası sergilerde yer aldı. Birçok kültürel, sanatsal ve edebi etkinlikte kolaylaştırıcılık görevini üstlendi. Filiz Civaner’in bugüne kadar yayımladığı şiir ve öykü kitapları şunlar: “Yolun Götürdüğü Yer / The Destination a Route Takes You”, “Sarmal” ve “Yanılsama”. Papirüs Dergisinin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı olan Filiz Civaner A. sağlıklı beslenme ve sivil top- lum çalışma alanlarında da bilinen ve aktif olan bir isim.

 

Following her graduation from Hacettepe University in Ankara, as a physiotherapist she gave her service at public and private health ins- titutions. Her poetry appeared in various literary magazines. Her paintings were included in some national and international exhibi- tions. Took up the responsibility of being a moderator for a number of cultural-artistic and literary events. Her published poetry collections and short story books: “Yolun Götürdüğü Yer / The Destination a Route Takes You”, “Sarmal /Spiral” ve “Yanılsama / Illusion”. lServing as the deputy General P ublishing Manager of a literary magazine called Papirus, Filiz Civaner

A. is a recognized and active name in the fields of healthy diet.

 

SARMAL

 

Dokunmak arzusu ateşe

Önlenemez bir tutkuya dönüşünce gönüllerde, Mesela büyülü sarmalında alevlerin

 

Yok

İstenmemeli böyle bir cesaret

 

Ama yine de

Biline biline bağdaş kurulup konuşulmadı mı binlerce kelime Anlatılmadı mı en güzel alevlerde onca hikâye Parmaklarımız değmedi mi birbirine, tutuşmadı mı

İstenmez ama yanmadı mı bile bile

 

Susun, lütfen, şimdi tam da şu anda Kendime anlatıyorum, kimse karışmamalı Yağmura güveniyorum yalnızca

Ulu göklerin de kıpkırmızı olmasına güveniyorum

 

Biz tam da orada

Ben yine tam ortasında bu kargaşanın Seviyorum aklımın uzak köşelerini Çılgın bir vals ile dansını bulutların Ruhumu bedenimden çalıp da

Kendi döngüsünde ve benim dışımda Kıpkırmızı olmuş odunlar gibi

Masum ve basit

Akıl oyunlarına çevirmeden, alev alev

 

Neden mi

Orada sadece bir insanım başka da ne olabilirim ki O kadar basit.

 

SPIRAL

 

A desire to touch the fire

When it turns into unavoidable passion at hearts, For instance, in the mystical spiral of the flames

 

No way

This kind of bravery is not to be wanted

 

Yet anyway

Haven’t the thousands of words been spoken cross-legged

knowingly Haven’t so many stories been told before the most beautiful flames Haven’t our fingers touched one another, haven’t they caught fire

It is not desirable though Haven’t they burnt intentionally

 

Be silent please, not at this very moment I tell myself, nobody should interfere

I just reckon on the rain

I trust the sublime heavens turning into bright red

 

We were just out there

Again me, in the center of this commotion I love the farthest corners of my mind

And the dance of the clouds with a crazy waltz By stealing my soul from my body

In its own cycle and except me

It turned into a very red like burning wood Innocent and simple

Without resorting to the mind games, in flames

 

Why is that

I am just a human being over there What else could I be

It’s that simple.

 

ALTI ÇİZİLMİŞ SATIRLAR VE BİRLEŞEN RUHLAR

 

Bir kitap almıştım sahaftan

Ve sararmıştı pelür yaprakları

Eski bir kitap, yaşanmışlık kokar ya Ondan severim böyle yıpranmış sayfaları

Bir de altı çizilmiş satırlar olabilir okurun kendini gönüllü ele verdiği Ya da dip notları, kelebek kanadı gibi ince nakış harflerle yazılmış,

dokunaklı Böyle bir beklenti, işte tam da bu sayfalarda karşıma çıkıverdi.

Kimdir bu güzel insan

Bir oyun gibi kurgulanabilir, bir başka hayatın senaryosu Ama bu farklıydı, sanki benim elimdi onun kalemini tutan Naif, ürkek, yine de cesur

 

Böyle bir ortak seçim bir bağ oluşturunca, Hayaller ve parmaklar dokununca birbirine

Onu gördüm zihnimin arka penceresinde, cinsiyetsiz Bu bir kadın ya da bir erkek olabilirdi

Ruhlar bedenlerin çok önündedir

Ama beden çoktan göçmüşse bu dünyadan

Ayrı zamanlarda, aynı gözlerle bakmanın güzelliği Taşıdı bizi, birbirimize…

 

Benden önceydi belki, kim bilir belki de ben yoktum ya da bir

çocuktum

Daha tenha bir dünyanın, daha kırılgan duyguların insanları, idi onlar Ama ruhlar hiç bırakmazlardı bu gizemli dünyayı

Onlar bazen ılık ve gizli bir rüzgâr gibi dokunarak bedenlerimize Bizleri yükseltirlerdi kendilerine

Altı çizilen satırlarda kesişen kalemlerin, hızlı yürek çarpmaları ile

 

Ellerim, şimdi ürkekçe okşarken bu yıpranmış sayfaların hâlâ

taze olan hüznünü O müthiş ve olgun küf kokusunu içime çektim, derin bir haz ile O an onunla tek bir ruh olduk, zamanın önemsizliği kesinleşti, Ve şaşırarak hatırladım, bu sayfaların bir zamanlar beyaz

Ve bu kitabın yepyeni, sağlam ciltlenmiş olduğunu

Kim bilir kaç nefes değmişti, kelimelere, kaç yürek çarpıntısı

sarartmıştı sayfaları

Kalabalıkmışız geçmişten bugüne

 

Şimdi anlıyorum, aynı gökyüzü altıda aynı ruhlar birleşmekte,

zamansız ve mülkiyetsiz Bu da evrensel bir cesaret, içten bir gülümseme ile

Yayılıyor tüm bedenime ılıkça Artık yalnız değilim

 

UNDERLINED LINES AND UNITING SOULS

 

I had bought a book from a second-hand bookseller And its Indian papers got yellowed

As an old book smells true life experiences That’s why I like those time-worn pages

There could be underlined lines where the reader reveals himself

voluntarily Or footnotes, written down with embroidered letters like

a butterfly wing, eloquently

Such an expectation, here he just appeared in front of me in those

pages.

Who is this fine human being

It could be fictionalized like a game, a screenplay of another

person’s life But his was different, as if it was my hand holding his pen Naive, timid, yet gallant

 

As happens this kind of choice, a tie,

As dreams and fingers touch one another

I saw him in the back window of my mind, agendered It could be either a woman or a man

Souls are far ahead of bodies

But if body had left this world for long

At the same times, the beauty of looking through the same eyes Carried us to each other…

 

Maybe it was prior to me, who knows maybe I wasn’t around or

I was a child They were the people of a less crowded world, and more delicate

feelings

Yet the souls would not have leave this mysteries world

They were sometimes touching our bodies like a warm and hidden

wind

They used to elevate us to their levels

Through the fast heart beating, with the pens intersecting on

the underlines lines

 

As my hands timidly caressing the still fresh sorrow of those

age-worn pages

I absorbed in that marvelous and mature must, with a great pleasure At that moment, he and I became one soul, and the insignificance

of time became definite,

And I recalled wonderingly that these pages were used to be all

white And that this book used to be brand-new and strongly bound Who knows how many breaths kissed those words, how much

heart throbbing yellowed the pages We have been such a crowd coming from the past to this day

 

Now I gather, the same souls unite under the same sky, timeless

and without ownership This is a universal bravery, with a candid smile

Pervading my whole body slightly tepidly I am not alone any longer

 

KENDİ OYUNUMUZUN BAŞROLÜNDE

 

Kunta’ya

 

Gecenin karasına inat, ışıl ışıldı gözlerim Herhangi bir mevsim olabilirdi yaşadığım Ya da herhangi bir saat zamandan

Ne önemi vardı, karanlıktı ve üşümüyordum Belki ayazdı dışarısı ve hava buza çekmişti Ilık bir yaz akşamı da olabilir, kim bilebilir Beklentiler sonsuza dek hayal edilebilir

Hayaller gerçeğin çelik duvarlarını delip geçebilir Bu bizim elimizde

 

Sonra tam da nefesli sazlar

Yükselirken çılgıncasına en üst perdeye Susar dünya

Birden bir keman, en içli sesiyle acıtır, telaşsız Duyguların dinginleşme zamanı gelmiştir Bembeyaz, nakışlı bir bohçaya konulur hülyalar Bir başka zamana ertelenebilir belki beklentiler

 

Hayaller gerçeklerle yer değiştirebilir duruma göre Uyum da sağlayabiliriz bu döngüye

Bir başka perde açılabilir Diğeri kapanırken

Bir tiyatro sahnesidir bu güzelim dünya

Bu oyunu güzel oynamak için yetenekliyim Ama tek kişilik değil, iyi bir ekiple

Kendi adıma söz verebilirim Elimden geleni yapacağıma

Kendi oyunumuzun seninle başrolünde

 

TAKING THE LEADING ROLE IN HIS OWN PLAY

 

To Kunta

 

In spite of the blackness of the night, my eyes were sparkling What I lived could have been in any season

Or any hour out of time

Does it matter, it was dark and I didn’t feel cold Maybe outside was black frost and the air frosted up Maybe it might be a mild summer night, who knows Expectations keep being dreamt for good

Dreams could penetrate through the steel walls of reality This rests with us

 

Then just the wind instruments

Were elevating crazily to the higher note The world gets silent

Suddenly a violin, wrings through its most touching sound,

unrushed

It is time to calm the sentiments down

Daydreams are put into a snow-white, embroidered bundle Perhaps expectations could be postponed to another time

 

According to circumstance, dreams could replace realities We could accommodate ourselves to this cycle

Another curtain could be opened While other were getting closed This fine world is of a theater stage

I have the aptitude to play my part very well

But not a play for one person, a good team would do better I can give you my word personally

For I would do my best

Taking the leading role with you in our play

 

GELECEĞE DAİR ANLAMLI HEDİYE

 

Prof. Dr. Sakine Eruz’a

 

Parmak izlerimizle

Eşsiz ve benzersiz yaratıldık bu evrende Ben bir Anka kuşu olsaydım

Uçardım cennet ağaçlarının ters köklerine, inat Toprağa ,

Bereketli topraklardaki buğday tanelerine Güzellik, cesaretle anlam kazanıyor

Biliyordum sonsuz gökleri çok severdi bazıları

Ama toprak ana, böcekleri ve dantelden çiçekleri, sonsuz tarlaları, karanlık ve ıslak ormanları ile çekerdi beni kendine.

Beni sana toprak kadar gizemli oluşun Ve bir de garip ve derin ıssızlığını, Yüreğimin tam da attığı yere yatırıp Usulca bol saçlarını okşarken,

sevgi ile gözlerime gözlerini verdiğin an bağladı

 

Sonra

Sakince anladım

Artık bir yerlerde olduğumu

Öyle abartmadan, sadece, bir his olabilirdi bu

Biliyorum artık, senin de bir mütevazı cennet kuşu olma ihtimalini Orada

Bedenimizin şelalesinde

 

Ne çok akıntı, ne çok kargaşa

Ama yine de heyecanın vazgeçilmez tutkusu Ne çok sebebi olabilir

Anlatmaya hevesli olmadığım Ve yaşadığımız.

Ne çok doğruya örnektir bu aşk

 

Sonra uçarken topraktan toprağa

Farklı olmanın uzattığı gençliğim galiba

Senin de ellerin yumuşak, ağzın serin ve şefkatli, Hem de yeni yetme, adeta

Biz, iki ruh, gayet iyi niyetliyiz

 

Neden acele edelim ki

Zamanın keman telleri en güzel besteleri çalmıyor mu? Neden?

Lezzetli bir meyveyi acele yemek haksızlık yaratana Dünya ve yaşamak

Bir armağansa sevdaya sunulmuş

O ipek telleri, o naif ruhları ürkütmeyelim lütfen

 

Bu güzellikler yaşama dair Dost elinden armağan edilmiş

bir çift bıçak bile Geleceğe dair umudu duyguların

Utangaç iki kişi olarak, adını koyamadığımız yükselişin İlk keskin adımları olabilir

 

Ben , kuş filan derken, elime aldığımın

senin yüreğin olduğunu, tam da seni gerçekten sevdiğim

anda anladım

 

A MEANINGFUL GIFT RELATED TO THE FUTURE

To Dr. Sakine Eruz

Through our fingerprints

We were created as matchless and unique creatures in this universe If I were a phoenix

In spite of the reverse roots of the trees of heaven I would have

flown

To the land,

To the wheat kernels of the fertile soils Beauty finds meaning via resolution

I knew that some would have loved the immense skies a lot Yet the mother earth with her insects, flowers of lace, endless

fields, dark and wet forests

Would have drawn me to her side. Your being as mysteries as earth

And the second you laid down your strange and deep solitude At the very center of my heart

And as you were caressing your hair slowly

That connected me to you when you gave your eyes to my eyes

through love

Then

I just reasoned

That I am somewhere now

Without exaggerating, it could have been only a feeling

Now I know, the possibility of you being a humble paradise bird Out there

By the waterfall of our body

So much stream, so much commotion

Yet it is the indispensable passion of excitement There could be more reasons to it

I am not keen on telling

And this love exemplifies too many truths We have lived through

 

Then while flying from land to land

What being different offered to me seems to be my youth Your hands are soft, your mouth is cool and compassionate As if they are Johnny-come-lately

We, two souls, are so much rightminded

 

Why should we in a hurry

Don’t the strings of time’s violin play the most beautiful

compositions?

Why?

Eating a delicious fruit in haste is injustice to the creator The world and to live

If they are a gift presented to love

Let us please not scare those silk threads, those naive souls

 

These beauties are related to living Even a pair of knives

Given away by a friend

Happen to be the hope of feelings with regard to the future Might be the first resolute steps

Of an ascent that could not be identified by us As two shy persons

 

Whereas I was mentioning about the bird, I just got it

at the moment

That what I took in my hands is your heart, and I love you in earnest